23 Eylül 2015 Çarşamba

Bayramüzeri Vezirparmağı :)


Merhaba arkadaşlar,

Gülerek başladıysak eğer bu kez de sizlere bir tarif sunmak için burada bulunuyorum. Biliyorum, şimdi “Nergiz, ev zaten dandini, yemek telaşesi bir yandan, sen de uzun uzun tarif mi yazacaksın bize?” diye dediyinizi duyar gibiyim ama merak etmeyin… Vereceğim tarif geleneksel olduğu kadar, basit, lezzetli ve de en önemlisi hafif. Bu tarifi bir gün önce sevgili Seyhan paylaşmıştı. Ben de hiç huyum olmayan bir şekilde hemen sabahına tarifi yaptım ve ev halkı tarafından beğenilerek yendi. Tarifi aşağıdaki linkte paylaşıyorum, tabii ki, Seyhan’cığımın bloğundan. Ve buradan kendisine, sık sık böyle güzel tarifler paylaşması temennisinde bulunuyorum ;)

Bu da benim sunum örneğim;
Laf aramızda Türk kahvesiyle muazzam uyumlu. Bu arada Seyhan’cığımın fotoğrafları kadar güzel olmasa da ondan kopya çektim ;)













Bu arada tarif hakkındaki fikirlerime gelirsek, başta da dediğim gibi Vezirparmağı tatlısı geleneksel olduğu kadar, basit, lezzetli ve de en önemlisi hafif… Uyarmadan geçemeyeceğim bu tatlıyı irmik sevmeyenler, şerbetli tatlı sevmeyenler zaten es geçsin. Ama yine de denenmeye değer.
Şimdiden afiyet olsun.
Not: Sizler de denedikten sonra fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın. Şimdiden iyi bayramlar ve iyi tatiller ;)

19 Eylül 2015 Cumartesi

Bu Haftanın Filmi Burak Aksak'dan...


Merhaba arkadaşlar...
Geçen hafta da söylediğim gibi yavaş yavaş sinema sezonu açılıyor. Bu haftaki filmimiz de yerli yapımlardan 'Kara Bela'...

Hepimizin 'Leyla ile Mecnun'un senaristliğinden tanıdığı, 'Bana Masal Anlatma'nın da senaristi ve yönetmeni Burak Aksak yine güzel ve absürt komediye imza atmış.


Kadroda yine Leyla ile Mecnun'dan Erdal Bakkal olarak tanıdığımız Cengiz Bozkurt filmin yükünü omuzlamış diyebiliriz. 

Bunun haricinde kadroda; Seda Bakan, Erkan Kolçak Köstendil, Cihan Ercan, Tarık Ünlüoğlu, Berat Yenilmez, İştar Gökseven, Erdal Tosun yer alıyor.

Filmin konusuna gelirsek; Hayatı hep kuralına göre yaşamış Kudret’in düzeni yaşadığı sürpriz olaylarla tepetaklak olur. O da çok sevdiği arabasına atlayıp Antep'e doğru yola çıkar. Yolculuk boyunca hem arabasının hem de Kudret'in başına gelmeyen kalmaz. Kudret yüzlerce kilometrenin sonunda hem dostluğun önemini keşfedecek hem de kuralsız yaşamın keyfini öğrenecektir (www.beyazperde.com ‘dan alıntıdır).
Benim yorumlarıma gelirsek, Burak Aksak özellikle, toplumda kemikleşmeğe çalışan Amerikan kültürüne yoğun şekilde eleştiri getirmiş.
Çevreci olmaya, kamu spotlarına ve gündem klişelerine uğramadan geçmemiş Burak Aksak.
Bu filmde dikkatimi ise en çok önceleri fazlaca antipatik bulduğum ‘Ulan İstanbul’la mahallemizin delikanlısı haline gelen Erkan Kolçak Köstendil (Güven) sempatisiyle gönlümü kazandı.


Tabi bunlar benim yorumum. Sizler de izledikten sonra yorumlarınızı eklemeyi unutmayın ;)

Burak Aksak Kimdir?

İlköğrenimini Yedikule’de, orta öğretimini ise Koca Mustafa Paşa Lisesinde tamamlamıştır. Şu an hâlâ Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde okumaktadır. 2006 yılında kazandığı bursla Plato Film Okuluna girmiştir. Ayrıca Ekol Drama Sanat Okulu’nda “Kamera Önü Oyunculuğu" eğitimi vermektedir. Televizyon hayatına kuzeni Selçuk Aydemir'le beraber senaristliğini yapıp yönettiği TRT’de yayınlanan ‘Ramazan Güzeldir’ dizisiyle başlayan Burak Aksak, yine TRT'de Onur Ünlü'nün yönettiği ‘Leyla ile Mecnun'un senaristliğini yapmıştır. ‘Leyla ile Mecnun’ dizisi yayından kaldırılınca ‘Ben de Özledim’ dizisinde senaristlik yapmaya devam etmiştir. BKM'nin yapımını üstlendiği, 9 Ocak 2015'de vizyona girmiş olan ‘Bana Masal Anlatma’ adlı sinema filminin hem senaristi hem de yönetmenidir. 2013 yılından günümüze aylık yayınlanan OT Dergi'de düzenli olarak yazmaktadır (Özgür Ansiklopedi www.vikipedi.com ‘dan alıntıdır).

14 Eylül 2015 Pazartesi

Dab6e (Dabbe 6)

Merhaba arkadaşlar...
Uzun zamandır sinema yazılarına ara vermiştim. Gerek iş yoğunluğu, gerek ikinci kitabın hazırlıkları, gerek de ki, akademik alanda ilerleme ne yalan söyleyeyim fazlasıyla yordu beni. Doğal olarak bu dönemde ne doğru düzgün sinemaya gidebildim, ne de bloğuma vakit ayırıp izlediklerim hakkında fikirlerimi beyan edebildim. Zaten yaz dönemine de girdiğimiz için sinema bu sektörde bir defaya mahsus da olsa birkaç sinema filmiyle boşalan sinema salonlarında şanslarını deneyen filmlerle doldu taştı (Tamam tamam, abartmayalım, herhangi bir dolup taşma yok. İç güveysinden hallice diyelim)... 

Neyse, fazla uzattık yine girizgahı. Biz de dün arkadaşımla görüşmüşken sinema sezonunu da açalım dedik ama yine de vizyonda doğru düzgün filmlerin gelmediğini farkettik, bunun üzerine Hasan Karacadağ'ın serisinin son filmi olan "Dabbe 6"yı izledik. Genel olarak sinema sektöründe bu tarz filmler çerezlik alana girseler de kendi içinde kurgusu, mantığı, bir düzeni olan filmler olmalıdır. Serinin diğer filmlerini de az çok izlediğim için bu konuda söz söyleme yetkisini kendimde görüyorum. Ne kadar da sinema eleştirmeni olmasak da bir izleyici olarak kötü filmlerden de kendimize bir paye çıkarmalıyız diye düşünüyorum. İsterseniz bu noktada filmin fragmanını izleyin öyle devam edelim. Fragman için buraya tık tık .

Farkındayım birazcık gerildiniz :) Neyse, konumuza geri dönelim. Filme bu kadar uzun bir girizgah yaptığıma göre arkasından pek iyi şeyler gelmeyeceğini tahmin etmişsinizdir. Öncelikle, filmde rahatsız olduğum noktalara değinelim: 
  • Türk korku filmi yönetmenlerinin 'cin', 'peri' ve bilumum görünmeyen varlıklara yönelme nedenlerinin arasında yıllardan beri söylenen "Bizi vampirle, zombiyle mi korkutacaksınız? Bunlar bizim kültürümüzden olan korku temaları değil ki?" mazereti var. Doğal olarak da bu alanda 10 korku filmine imza atmış Hasan Karacadağ da yine aynı temalardan yola çıkmış. Ve bu klişe geleneksel anlamda korkuyu seçenler için iyi bir nokta olabilir. Kısacası ne izleyeceğinizden bihaber gitmeyin.
  • Senaryoda o kadar ayrıntı ve bilgi var ki, bir noktadan sonra izleyici, hele de dikkatli değilse, neydi, nasıl oldu ve en önemlisi olaylar arasında bağlantı kurma sorununu yaşıyor.
  • Yukarıda söylediğim nedenlerden ötürü ya senarist ya da yönetmen bir noktadan sonra hikayeden kopmuş ve bu filme yansımış.
  • Yine ''Yaşanmış olaylardan alıntılanmıştır" klişesine başvurulmuş. Eskiden bu cümle insanların korkusu üzerinde etkili olabiliyordu ama şimdilerde bu tarz hikayeler o kadar çoğaldı ki, içimizden inanmak pek gelmiyor.
  • Senarist başta ne yaptığını unutarak diğer bölümlere geçmiş. Yine yukarıda söylediğim gibi hikayedeki kopukluklara gelip dayanıyor.
  • Bitmesi gereken yerde gereksizce uzatılmış.
  • Efektlerde birazcık ucuza kaçılmış.
  • Ve en önemlisi korku seslerle sağlanmaya çalışılıyor. O yüzden filme girmeden ağrı kesicinizi alıp öyle girin.
  • Özellikle, ki eminim siz de farkedeceksiniz, Zeren karakterini canlandıran oyuncu Sema Şimşek inanılmaz donuk oynamış. Filmin cansızlığını model ablamıza borçluyuz diyebiliriz.
Yine de verilen emekleri görmezden gelemeyiz ve yönetmenimize başarılar dileriz.